"Don't be evil" -kötü olma/şeytan olma-, Google'ın aşağı yukarı çıkış yılı olan 1998'den beri prensip edindiği resmi olmayan sloganı. Eminim ki bu slogan; Google'a gerek Google Search ile WEB'de arama yapmayı, gerek Chromium ile WEB'de gezinmeyi, gerek Android ile telefon endüstrisini şekillendirirken bir yol gösterici olmuştur.
Ama şunu iyi düşün: Google'ın Android'iyle çalışan telefonundan; Google'ın DNS sunucuları sayesinde girebildiğin Google arama motoruna gitmek istediğin siteyi yazıyorsun; Google'ın sunucularından gelen veriler, kullandığın Google Chrome tarayıcısıyla ekranında listeleniyor; bir siteyi seçip giriyorsun; site sahibinin güvenlik için koyduğu Google reCAPTCHA'yı aşıyorsun ve sitedesin!
Prensibi "Don't be evil" olan bir şirketin işleri kolaylaştırmak için birçok şeyi kendi başına standardize etmesi iyi, değil mi?
Değil.
Bu sayfa; günümüzde eriştiğimiz internetin nasıl bugünlere geldiğiyle alakalı, büyük oranda kişisel fikirler içeren, kesin yargılarda bulunmayan ve tek amacı bilgi vermek olan bir blog yazısıdır. Amacı kullanıcılara bilgi, şirketlere yapıcı eleştiriler vermektir Yani.. güzel şeyler bunlar. Bahsi geçen şirketlerin Amerika'da, Türkiye'de, Almanya'da veya herhangi tekil ülkede nasıl davrandığıyla ilgili derin bilgilerim yok, ortaya çıkardıkları ürünler hakkında "kullanıcı incelemesi" tarzında yorumlar yapacağım.
İnternet
İnternet kelimesinin kökeni basit, Inter + Networks yani Ağlararası demek (Interstellar misali, anla yani). "Network"ün neden Türkçeye "ağ" şeklinde geçtiğini anlamak zor değil. Bi' örümcek ağı çizeyim, bak;
Ustanın çizim yeteneğini sorgulama, öğrenmeye bak. Ağ, nasıl bir bütün oluşturuyor ve nasıl ağın parçaları birbirine bağlı?
Yani Network'ün temeli bu şekilde ağın ögelerini (bilgisayarları) birbirine bağlamakla oluşuyor.
Spesifik olarak "Network" dediğimiz şey bayağı uzun süredir var ve dosya aktarımına hizmet ediyor. En basitinden 2 bilgisayarı kabloyla birbirine bağlayıp dosya paylaşarak bir yerel ağ oluşturulabiliyor. Peki yerel ağlarla internetin ilişkisi ne? Adımları şöyle açıklayayım;
2 bilgisayarı kabloyla bağlarsın. Birbirlerine dosya gönderebilen bu 2 bilgisayar, bir ağ oluşturur.
Daha fazla bilgisayar eklersin, ne da olsa birçok bilgisayar birlikte bir ağ oluşturmalı;
Görebileceğin gibi 3'ten fazla bilgisayar kullandığımızda işler karışıyor çünkü her bir bilgisayarı diğer tüm bilgisayarlara tek tek bağlamak gerekiyor. Kaç kablo gerekli olduğunu, bilgisayar sayısının 2'li kombinasyonuyla bulabilirsin. 6 bilgisayarda 15, 50 bilgisayarda 1225, 200 bilgisayarda 19900 kablo gerekir. 200 bilgisayarı birbirine bağlamak için 19900 kablo biraz fazla tabii. Bunun için de çok zekice bir çözüm var;Tüm bilgisayarları bir yönlendiriciye bağlarsın. Bu yönlendirici de bir bilgisayar gibi çalışır ama gelen dosyaları saklamak yerine istenen bilgisayara iletir.
Ve ilk router ortaya çıkar...Şimdi üstteki örümcek ağı çizimime tekrar bak, ne göreceksin?
Her neyse, devam edelim;
Hâlâ farklı odalar, farklı binalar, farklı mahalleler var. Bunları nasıl birbirine bağlayacaksın?
Tabii ki routerları da birbirine bağlayacaksın. Ancak.. onlarda da bilgisayardaki gibi limitler var, 6 tane bilgisayarı birbirine bağladığımızda ne olduğunu gördük. Bunun için naparsın?
Daha büyük bir router (R2 diyelim) alırsın. Ancak R2'nin kapsamı da küçük kalır, mesela sadece bir mahalleyi kapsar. Tüm ilçe için R3 alacaksın, tüm şehir için de R4...
Şöyle bir sonuca varırız;
Biraz abarttım sanırım...İnternet işte bu sebepten merkeziyetsizdir. Bu router piramidinin en üst noktası yok, internet servis sağlayıcılarının veri merkezleri (data center) birbiri arasında yatay düzlemde, diğer köprüler (yönlendiricler) arasında da dikey düzlemde veri taşırlar. Üstteki görsele bak ve en soldaki bilgisayardan en sağdaki bilgisayara verinin nasıl gideceğini düşün. Basit, değil mi?
İşte internet, böyle birçok yönlendiriciden oluşan bir ağ. İnternetten ayrı çalışan geniş çaplı ağlar da var. Örneğin; internetten ana akım olmadan önce EARN (European Academic and Research Network) ve BITNET (Because It’s Time Network) gibi, üniversiteler arası veri transferi sağlayan ağlar kullanılıyordu. İnternetin temeli olarak görülen ARPANET isimli ağ ise ABD Savunma Bakanlığı tarafından ABD içinde bilgi iletmek için oluşturulmuştu.
İnternetin temelini anlatabildim sanırım. Ancak hâlâ ağların dosya paylaşımı dışında bir işlevinden bahsetmedim, nasıl bu sitedeki bu metni okuyabildiğini açıklamadım.
Bunun için WEB'i anlamak lazım (merak etme, bu daha basit);
WEB
WEB (World Wide Web/WWW), belli standartlara göre geliştirilmiş siteleri barındıran, internet üzerinde çalışan bir sistemdir.
Daha basitçe anlatayım;
Sen bu siteye girdiğinde tarayıcın neocities.org adresine (yani aslında internete bağlı başka bir bilgisayara) kim olduğun ve ne istediğin hakkında bir bilgi iletti, geri dönüş olarak ise WEB'in standartı olan HTML dilinde yazılmış bir dosya aldı, belli kuralları göz önüne alarak HTML'de oluşturulması istenen görüntüyü senin için oluşturuyor. Bunlar WEB'e ait özellikler, ve tüm WEB siteleri bu şekilde çalışıyor.
Detay vermek gerekirse WEB, 1989'da İngiliz bi' abi tarafından CERN'de geliştirildi. İlk WEB sitesinin nasıl göründüğünü merak ediyorsan info.cern.ch adresine bak. Muhtemelen sitede gözüne çarpacak ilk şey, bağlantıların direkt adres yazmak yerine metne gömülü olarak kullanılması ve bunun çok sık olması. Aslında WEB'in temeli bu. Şöyle açıklayayım;
Tüm WEB siteleri, HTML (HyperText Markup Language/HiperMetin İşaretleme Dili) ile çalışır. Hipermetin'in sıradan bir metinden farkı, birbirine metin bağlantılarıyla bağlı bulunan siteler arasında hızlıca geçişi sağlamasıdır. Yani HTML, interaktif bir metin dilidir, özelliği de TXT ile yapamadığımız bazı faydalar sağlamasıdır. Devrimsel olan yanı şu ki; tüm WEB birbirine bağlanabileceği için WEB, devasa bir ansiklopedi gibi çalışır. Dolayısıyla WEB'in felsefesi: Let's share what we know (Bildiklerimizi paylaşalım).
HTTP (HyperText Transfer Protocol/HiperMetin Transfer Protokolü) ise Hipermetinleri, dolayısıyla HTML dosyalarını belli standartlara göre iletmeyi sağlayan bir protokoldür (dediğim gibi; HTTP, biri kullanıcı ve biri sunucu olmak üzere 2 bilgisayar arasında HTML'in nasıl aktarılacağını belirler).
HTML, özünde bayağı basit bir dil. Mesela bu okuduğun metin, HTML'in paragraflar için kullanılan "<p>" elementinin içinde yazdım.
Anlayacağın o ki WEB ve HTTP; internet üzerinde çalışan basit standartlar. HTTP'den başka protokoller de var, torrent gibi.
WEB Siteleri
İlk WEB siteleri, info.cern.ch sitesinde görebileceğin gibi, çok basitti ve metinden başka pek bir şey görmek zordu. Bu durum, HTML dilinin limitleriyle ilgili. HTML; sadece basit kurallar koyar. Mesela bağlantılar mavi olur, altı çizili olur, vb. Peki ben nasıl linkleri sarı yapıyorum? Onun için de CSS'i anlamak lazım;
CSS olmasaydı, üstteki paragraf böyle gözükürdü.
CSS (Cascading Style Sheets/Basamaklı Stil Sayfaları), WEB sayfalarına stil eklemek için kullanılan bir dildir. Yani CSS sayesinde bu yazıyı sayfanın ortasında, istediğim yazı tipinde, istediğim renklerle görüyorsun. CSS, WEB'den (dolayısıyla HTML'den) birkaç yıl sonra çıktı ve çok şeyi değiştirdi. Bunu okuduğun sayfa şuanlık sadece HTML ve CSS'den oluşuyor.
Bu görseli nasıl gördüğünü belirleyen CSS kodu böyle. CSS, kolay okunabilen bir dildir.
Peki.. görselden fazlasını nasıl yapacağız? Bilgisayarımız bir WEB sitesinden statik verileri alıp ona göre görsel oluşturuyor, ya dinamik siteler nasıl olacak? Arama motorları, kullanıcı hesapları, online bankacılık gibi önemli işlemleri nasıl kullanacağız?
Bunun için de doksanların sonunda ana akım tarayıcı olan Netscape Navigator'un geliştiricileri (ki daha sonra Mozilla'yı da onlar kurdu), JavaScript'i geliştirdi.
JavaScript (ismi Java'dan esinlenmesinden dolayı böyle), gelişmiş kod betikleri yazmaya yarayan bir dil.
JavaScript alanında ne ilk ne de en iyisiydi ama Netscape'in tekeli ve sahip olduğu kaynaklar, onu standardize etmeye yetti. Şuan sitelerin neredeyse tamamı JavaScript içeriyor.
JavaScript'in çıkışıyla 1995-1996 yıllarında arama motorları patladı. Girmek istediğin sitenin ismini yazıyorsun, sana net adresi buluyorlar... bu devrimseldi. Google, en iyi sonuç verdiğinden olsa gerek, 2002'de en çok kullanılan arama motoru oldu ve 22 yıl sonra bugün de hâlâ tekel; yerinden edilecek gibi de gözükmüyor. (Şuna da bak: Arama Motorları Hakkındaki Yazım)
Ancak.. bu makalededen anlayabileceğin üzere JavaScript'in bir sorunu var. Doğası gereği sitelerin senin bilgisayarında yazılımları çalıştırmasına imkan sağlıyor.
Yine de JS ile geliştirilen sitelerle WEB çok ilerleme katetti. Peki ya sonra?
Özgürüz!?
Tarihi bi' kenara atıp bugüne bakalım. Şuan herhangi bir üçüncü dünya ülkesinde yaşayan biri, sadece ucuz bir telefon ve yavaş bir internet bağlantısı ile insanlığın neredeyse tüm bilgi birikimine erişebilir. Sen, bunu okuyan kişi, 10-20 yıl önceki en zengin 3-5 adamın sahip olduğu bilgi kaynaklarından çok daha fazlasına hiç para harcamadan sahip olabiliyorsun. Bu avantajı MUTLAKA kullan. Şuan konumuz bu değil, ileride bununla ilgili de bir şeyler yazacağım.
İnanılmaz bir şey, değil mi? Çoğunluğu iyi niyetli geliştiricilerin bize sunduğu bir sistem sayesinde muazzam faydalar elde edebiliyoruz.
Tabii ki burada da sorunlar patlak veriyor.
Senin özgürlüğüne gözünü dikmiş bi' yığın akbaba var. Bu akbabaları kendin besliyorsun, veya kendi yanına çekiyorsun, en iyi ihtimalle onları kovma şansını kullanmıyorsun.
Neden Buraya Geldik, Ne Yapacağız?
Şöyle anlatayım;
Kişiselleştirilmiş reklamlar, teknoloji şirketlerine deli paralar kazandırırken topladıkları veriler o kadar arttı ki artık birçok ülkede hükümetlerin suçlu/suçsuz herkesi takip edebilmesini sağlamaya başladı (çünkü denklem basit: "elindeki veriyi vermezsen siteni yasaklarız"). Bazı şirketler "nereye gidiyoruz moruk?" dedi (DuckDuckGo tarzı) ve bu ekstrem veri toplama akımına uymadılar. Bunu yapanların birçoğu rakipleriyle rekabet edemedi, silinip gitti. Muhtemelen senin de içinde olduğun birçok *küçük adam* buna karşı koymadı, bu hileyi uygulayıp kendisi üzerinde casusluk yapan şirketlerin ürünlerini reddedemedi bile.
Windows, büyük yatırımlarla birçok açıdan işlevsiz olan bir işletim sistemi olarak tekel oldu. Kullanıcıların aktivitelerini gözlemledi, yüklü gelen programları silmeye bile izin vermedi, rekabete aykırı eylemleriyle birçok kez AB tarafından dava edildi... Küçük adamlar, "neden" diye sormadı.
Google; Android cihazlara yüklü gelen uygulamalarla telefonları bilgi sömürme makinelerine çevirdi, Chrome ile WEB'e keyfine göre standartlar çıkardı, AMPProject ile haber sayfalarını tekdüzeleştirdi... Ve, Google'dan başka arama motoru kullanmayı ya da telefonunu debloat etmeyi bırak, neredeyse hiçbir kullanıcı aramalarında ikinci sonuç sayfasına bakmıyor. Önüne ilk ne çıkarsa (yani çıkarılırsa) o.
*Sosyal medya* siteleri; kullanıcıların zamanı, parası, kişisel bilgileri, zihinsel sağlığı vb. neyi var neyi yok çaldığı çok bariz olan ürünler çıkardı. Hepimiz mal gibi atladık.
Örnekler daha uzar gider. Demek istediğim şu ki: insanlar mal. İnsanların mal olduğuna dair kanıtımı yeterince iyi temellendiremedim mi? Dünyadaki gelir dağılımıyla ilgili istatistikleri kontrol et, o 99%'luk bölüm nasıl kendine dayatılanları kabul etmiş, gör.
Peki.. sana sorayım;
Sen onların uygulamasını kullanmaya devam edeceksen; onları, ülken adına güzel işler yapan adamları sansürlemekten ne alıkoyabilir ki??
Sen onların işletim sistemini kullanmayı bırakmayacaksan; senin soydaşlarına karşı işlenmekte olan soykırımı gizlemeye çalışıp, aynı zamanda da senin milletini her gün farklı bir soykırımı işlemiş gibi göstermeyi durdurmaları için bir sebep söyler misin?
Bu yazdıklarım, kişisel hareketlerin sonuçlarını ulusal sorunlara dayandırdığım için yanlış gibi gelebilir. Ancak şu bariz ki Türkler de Almanlar gibi gizliliğine önem veren bir millet olursa, ekonomik durumdan bağımsız olarak, dış etkilere karşı diğer birçok ülkeden daha güvende kalabiliriz. Yani bu bir boykot çağrısı değil, bilinçlenme önerisi.
Hayatı kahveyle ev arasında geçen dayılara gizliliği nasıl mı açıklayacağız? Ben de bilmiyorum. Yine de "nitelik > nicelik" önermesi hep çalışır. Sen gizliliğini koru, etkileyebildiğin insanları da gizliliklerini korumaya teşvik et. Ben şuan bunun için uzunca bir yazı yazıyorum; sen, arkadaşına "şu tarayıcı boktan, onun yerine bunu kullan" demekle (ve tabiiki kendin de güvenli bir tarayıcıya geçmekle) işe başlayabilirsin.
Hatırlatma: Bu blogdaki metinler herhangi lisans altında değil. Yani metni kopyalanıp istediğin yerde yayınlayabilirsinNeden Mi Gizlilik?
Öncelikle şunu söyleyeyim; gizlilik için uğraşmak, muhtemelen sana eksiklerine göre çoooook fazla fayda sağlayacak. Mesela açık kaynaklı yazılımlarının ne olduğu hakkında bi' bilgim yokken saatlerce düzgün çalışan bi' PDF düzenleyici aramıştım çünkü aramayı yaptığım Google da düzgün çalışmayan bir yazılımdı, şimdi OnlyOffice'i kullanıyorum. Açık kaynaklı programlar sayesinde yaşlanmış olan laptopumu ve telefonumu, yüklü gelen programlardan (bloatware denir) arındırdığımda gördüğüm hız ve verim farkı inanılmazdı.
Gizlilik derken, benim odağım devletlerden gizlenmeyi veya tamamen anonim olmayı açıklamak olmayacak (Anonimlik için Linux + Tor şart). Benim amacım; sana birçok açıdan zarar verebilecek olan kötü amaçlı yazılımları cihazında çalıştırmanı engellemek. Bunu ne limitleyici devlet politikaları, ne de zararlı yazılımlardan farksız olan "anti-virüs" yazılımları yapabilir (kanıt mı istersin? Play Store veya App Store'a "antivirus" yazıp, istediğin birine tıkla ve "Veri güvenliği" kısmına bak). Sadece kendi bilincinle ve bilginle hareket edecek ve sana dayatılan saçmalıkları reddedeceksin. Alman tarzı yani, özgürlük için delirmeden özgürlüğüne yönetilen tehditlere karşı geleceksin.
Neden mi? Daha iyi bir yaşam için.
Gizliliğe Giriş
Çok temel 4 önerim var;
- Tüm cihazlarında güvenli bir DNS kullan
- Düzgün bir tarayıcı kullan
- İşletim sistemini debloat et (veya Linux kullan)
- Açık kaynaklı yazılımlar kullan
Bu 4 önerimin hiçbiri gizlilik için bir şeylerden feragat etmeyi gerektirmiyor; mesela iyi bir DNS ile reklamları ve gereksiz URL'leri engelleyerek cihazının işlemcisininin yıpranmasını yavaşlatacak, enerji ve veri tüketimini azaltacak, üstüne siteleri çok daha temiz şekilde göreceksin. Şimdi birazcık yüzeysel geçeceğim ve detayları sonraki yazılara saklayacağım ama şimdi vereceğim bilgilerle de bayağı yol alabilirsin.
DNS
DNS (Domain Name System), bağlanmaya çalıştığımız domainlerin (neocities.org gibi) IP adreslerini (198.51.233.100 gibi) cihazımıza veren sunuculardır. Sitelere bağlanmak için elzemdir. Eğer değiştirmediysen kullandığın DNS ya Google'ın ya da internet servis sağlayıcının DNS'idir. Her iki durumda da takip edilebilmen, güvenli bir DNS'e göre çok daha muhtemeldir. Yasaklanmış siteler ve hız sorunlandan bahsetmeme gerek yok.
DNS'ler, domainlerin IP adresini verdiğinden dolayı belli domainleri 0.0.0.0 gibi var olmayan IP'lerle eşleştirerek birnevi engelleyebilir. Bu yüzden DNS değiştirmek, çoğu yasaklanmış siteyi aşmanın basit bi' yoludur. Aynı zamanda DNS'in bu özelliğini kullanarak reklamları ve tracker bağlantılarını engellemek de mümkün.
Şuanlık, iyi bir DNS sağlayıcı olan NextDNS'in nasıl kurulacağına dair bu sayfaya bakabilirsin.
Ayrıca MullVad DNS ve Quad9 da güzel seçenekler ama NextDNS gibi özelleştirmeleri yok.
Tarayıcı
Tarayıcılar çoooook önemli. Senin her aktiviteni de kaydedebilirler (Chrome gibi), düzgün ve güvenli bi' deneyim de sağlayabilirler (Librewolf gibi). Şu an detaylara inmeyeceğim ama muhtemelen şuan kullandığın tarayıcı bir casus yazılımdan farksızdır.
Benim önerdiğim tarayıcılar şu şekilde;
- PC: Ungoogled-Chromium, LibreWolf, Pale Moon, GNU Icecat
- Android: SmartCookieWeb Preview, Mull, IceRaven, Cromite (İlk üçü eklentileri destekliyor)
- Firefox, Brave, DuckDuckGo Browser (Bunlar, diğer işletim sistemlerinde önermeyeceğim tarayıcılar ama iOS'te daha iyi seçenekler yok gibi. Yine de iOS'te DNS değiştirmek mümkün. Sağlam bir engelleme listesiyle NextDNS kullan. Ayrıca iOS'un "LockDown Mode"unu her zaman açık tut.)
Yukarıdaki tarayıcıların çoğunluğu Firefox tabanlı çünkü Chrome hem rahatsız edici bir tekel; hem de fonksiyonlar, özelleştirme, gizlilik gibi birçok alanda Firefox kadar iyi değil. Mesela Firefox özelleştirme seçeneklerinin bazılarını bu sayfada bulabilir, bazı eklentilerin Chrome'da nasıl berbat çalıştığını bu sayfada görebilirsin.
Yani diyeceğim o ki Chrome veya Firefox kullanma ama Chromium'un ya da Firefox'un forklarını Türkçede "çatal" demek kullan (yani önerdiklerimi) çünkü her ikisi de varsayılan olarak gizlilik ve güvenlik açısından oldukça kötü.
Ayrıca tarayıcında düzgün eklentiler kullan. Şuan Ungoogled-Chromium ile önerdiğim eklentiler şu şekilde;
- uBlock Origin: Reklamları ve takip bağlantılarını (tracker) engelliyor
- Dark Reader: Her siteye koyu temayı entegre ediyor
- ClearURLS: URL'lerdeki gereksiz uzantıları siliyor, örneğin youtu.be/dQw4w9WgXcQ?si=mzRa4Nd1WTHvzuZu -> youtu.be/dQw4w9WgXcQ
- LibRedirect: YouTube, Reddit gibi popüler ama casus siteleri daha güvenli olan vekil sunuculara iletiyor.
- UnHook: YouTube'u basitleştiriyor
- SponsorBlock for Youtube: YouTube'da videolardan sponsorları ve gereksiz bölümleri atlıyor
- DuckDuckGo !bangs but Faster: DuckDuckGo'nun diğer arama motorlarına ileten !bangs özelliğini hızlandırıyor
- Don't Track Me Google: Google arama sonuçlarındaki URL'leri düzelterek Google'ın yönlendirmesini atlıyor
- Web Archives: URL'leri hızlıca arşiv sitelerinde (archive.org, archive.is gibi) aramaya yarıyor
- Violentmonkey: UserScript eklentilerini kullanmaya yarıyor, ViolentMonkey ile kullanmak için şu UserScript'leri önerebilirim;
- Bypass All Shortlinks Debloated: Reklamlarla dolu kısaltılmış linkleri atlıyor
- Bypass Google sorry: Google'dan VPN ile arama yapınca çıkan reCAPTCHA'yı atlıyor
- Image Max URL: Sitelerde küçük resim olarak gözüken görsellerden, belli URL örüntülerini düzenleyerek, asıl görsellerini buluyor
Debloat
Çoğu işletim sistemi, varsayılan olarak saçma yazılımlarla (bloatware) doludur (Örneğin Android'de Google servisleri ve silmene izin vermediği bazı diğer sinir bozucu uygulamalar; Windows'ta da Copilot, Edge ve OneDrive gibi gereksiz programlar var). Bu programların bazı zaraları var; cihaz performansını MAHVEDERLER, gereksiz yere internete erişirler ve enerji harcarlar, kullanıcı bilgilerini toplayıp şirketlerin sunucularına gönderirler ve programlar bazında adil rekabeti engellerler.
Debloat, bu gereksiz programları cihazdan kaldırmaktır. Performans, güç tüketimi, depolama alanı, cihaz ömrü gibi çok fazla açıdan işe yarar.
Debloat etmektense güvenilir bir işletim sistemi kullanmak en iyi seçenektir (Windows yerine Linux; sıradan Android yerine GrapheneOS gibi). Yine de Windows'ta oyun oynamanın daha kolay olması, birçok telefon markasının kendininkinden başka ROM kurmaya izin vermemesi gibi sebeplerden işletim sistemini değiştirmek istemeyebilirsin. Bu durumda debloat etmek iyi bir seçenektir.
Debloat için bu rehbere bakabilirsin.
Cihazın Xiamoi/Redmi (MiUI/HyperOS) ise bazı Google uygulamalarını silmek, yüklü işletim sisteminin bozulmasına (bootloop'a) sebep olabilir. Yine de custom ROM'ları (LineageOS gibi) kurmak, diğer marka telefonlara göre genellikle daha kolaydır. İyice araştırıp bi' custom ROM kurmak çok işe yarayabilir.
Açık Kaynaklı Yazılımlar
Açık Kaynaklı yazılım, basitçe, geliştiricinin kullanıcıların cihazında çalışan kodu açık olarak yayınlamasıdır. Mesela Linux, VLC Media Player, Firefox, Blender gibi yazılımlar açık kaynaklıdır (FOSS/Free and Open Source Software).
Özgür ve Açık Kaynaklı yazılımların çoook büyük artıları var; ücretsizler, cihazın üzerinde casusluk yapmazlar, gereksiz işlemlerden arındıkları için hızlıdırlar, çok hızlı gelişirler, belli şirketlere bağlı olmalarına gerek yoktur.
Açık kaynak; aynı zamanda tekel şirketlere karşı olan bir felsefedir, örneğin birçok ülkede Korsan Parti ismiyle kurulmuş siyasi partiler var. İstekleri basit: bilgiye eşit erişim. Özgür yazılımın öncülerinden ve GNU/Linux'un geliştiricisi olan Richard Stallman'ın kişisel bloguna bakarak biraz fikir edinebilirsin.
Ayrıca;
Yazılımların açık kaynaklı alternatiflerini bulmak için Alternativeto'ya bakabilirsin.
Android için açık kaynaklı yazılımlar bulmak ve indirmek için F-Droid kullanabilirsin (Çok iyi uygulamalar var)
Herhangi aramanın sonunda "open source reddit" tarzı anahtar kelimeler ekleyerek Reddit'te kullanıcıların önerdiği yazılımları bulabilirsin. Örnek: "Android open source music player reddit"
İleri Öneriler
- Birçok konuda ücretsiz ve işe yarar kaynakları bulmak için şu sitelere bak: FMHY.net - Champagne.pages.dev - r/piracy Megathread - Ripped.guide - Pixelated Pathways
- Şu sitelerdeki yazılara bak: Digdeeper - ChadNet Wiki - 12bytes - TheNewOil
- Ayrıca, kitap alacak param olmadığında veya Türkçe basımı bulunmayan kitapları aradığımda bilgisayarım *her nasılsa* şu siteleri açıyor; Anna's Archive - Libgen